3 Nisan 2010 Cumartesi

ÇOCUĞUN SANATSAL GELİŞİMİ

ÇOCUĞUN SANATSAL GELİŞİMİ
Yard. Doç. Oya ABACI*
* Marmara üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

Çocukların sanatsal gelişimi, onların bedensel, duygusal, sosyal ve düşünsel gelişimleriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Çocukların gelişim özellikleri dikkate alındığında, onların sanatsal gelişim evreleri, bulundukları yaşlardaki durumlarına göre beşe ayrılır.
1. Karalama Dönemi (2 - 4 Yaş)
2. Şema Öncesi Dönem (4 – 7 Yaş)
3. Şematik Dönem (7- 9Yaş)
4. Gerçekçilik (Gruplaşma) Dönemi (9 - 12 Yaş)
5. Mantık (Görünürde doğalcılık) Dönemi (12 -14 Yaş)

1. KARALAMA DÖNEMİ ( 2 - 4 Yaş )
Çocuk anne karnındaki gelişimini tamamlamış olarak doğar. Sıra dış yaşamdaki gelişimindedir. Bu gelişim anne karnından daha uzun ve yavaş bir süreçtir. Büyüme süreci içinde ilk iki yılda dış dünyayı sezgileri ile tanıyan çocuk fiziksel (bedensel) olarak da belli bir gelişim gösterir.
Çizgi
İki yaş cıvarında bilişsel olarak vardığı nokta, fiziksel gelişiminin önündedir. Bu yaşlarda çocuk hareketlerini tam olarak kontrol altında tutamaz. El-kol hareketleri düzensiz devinimdedir. Bu yaş çocuğunun eline kalem verip, büyük bir kâğıdın önüne oturttuğumuzda, anlamsız ve düzensiz devinimlerin, karalama diye adlandırabileceğimiz çizgilerle kâğıt üzerinde somutlaştığını görürüz (Abacı, 2003).
Kâğıt üzerine gelişigüzel çizgilerin çizildiği bu dönem Rhoda Kellogg tarafından ‘anlamsız basit karalamalar dönemi’ olarak tanımlanır (Yavuzer, 1992).

Resim:1

İki yaşlarında her iki ellerini de kullanarak fırça ya da kalemle bilinçsiz karalamalar yapan çocuklarda henüz beyin-el koordinasyonları gelişmemiştir. Çocukların önceleri bilinçsizce yaptığı karalamalar, daha sonraları onların gelişimine paralel olarak kontrollü hale gelir (Yalçınkaya, 1995). Üçüncü yaşta hareketlerini kontrol etmeye başladıklarında çizgilerini de istedikleri gibi yönlendirmeye başlarlar. Daire, üçgen ve diğer şekilleri içeren şekiller çizmeğe başlarlar (Yavuzer, 1992). Bunu Kellogg ‘belirgin şekiller dönemi’ diye adlandırır. Çocuk, düşünmeye başladığı andan itibaren karalamalarını adlandırmaya başlar. Yetişkinlerin karalama yumağı olarak gördüğü çizgiler, çocuk için nesne ya da kişilerdir. Bu durum çocuğun bilişsel olarak daha hızlı geliştiğini gösterir.

Resim:2

Giderek kaslarını kontrol altına almaya başladıkça eline aldığı kalemi doğru tutmayı başarır. Üç yaşın sonlarında karalamalar amaçsız ve denetimsiz olmaktan çıkar ve Kellogg’un ‘anlamlı şekiller dönemi’ dediği evrede bilinçli çizgilere dönüşmeye başlar. Dairesel çizgiler insan figürüne dönüşmeye başlar. Kafa olarak betimlenen daireden kol ve bacaklar çıkar. Yüzde ise ilk başlarda yalnızca gözler ve ağız olur. Gövde, başın altında ikinci bir yuvarlak olarak ya da aşağı doğru inen düz bir çizgi olarak çizilebilir. Bir çocuk ne kadar çok karalama yaparsa, karalamalar o kadar çabuk başlangıcı ve sonu belli olan düz ve net çizgilere, kırık çizgilere ve dairesel çizgilere dönüşecektir. Karalamaları bazı çocuklar daha erken, bazıları ise daha geç ederler. Bu kesinlikle çocuğun kendisinin, yaşayarak deneyerek aşması gereken bir dönemdir. Çocukların bu dönemi bol bol çizerek, boyayarak özgürce çalışarak geçirmeleri gerekir.

Resim:3

Resim:4
Resim:5

Resim:6

Renk
Çocuk eline kalemi eline ilk aldığı yani karalamalar yaptığı yıllarda belirli bir renk seçimi yoktur. Renkleri kullanmada son derece özgür davranır. Bu yaşlarda çocukların çizdiklerine baktığımızda renkler parlak ve nesnelerin gerçek renkleriden uzak olduğunu görürüz. Resimlerindeki nesnelerin renkleri gerçekte olduğu gibi değil, kendi istediği gibidir. Genellikle canlı ve parlak renkleri kullanmayı tercih ederler. Bu renkler beyaz kâğıt üzerinde daha belirgin durur. Çocuk çizdiklerini net görmek ister. Ara renkler ve rengin açık tonları fazla ilgilerini çekmeyebilir. Bazı çocuklar ısrarla hep aynı rengi kullanır. Bu durum, çocukta her hangi bir psikolojik sorun var anlamına kesinlikle gelmez. Yalnızca, diğer renklerle tanışması zaman alabilir.

Mekân Algısı ve Perspektif
Yaptığı işin bilincinde olmayan anlamsız basit karalamalar dönemi çocuğu, aslında kalemle oynar. Kolunu omuzdan hareket ettirerek, kâğıt üzerine büyük kavisler çizer. Bazen iki elini birden aynı zamanda kullanır. Elinin hareketiyle çizgiler arasındaki bağlantıyı henüz keşfetmiş değildir. Çizgileri denetleme yeteneği olmadığı gibi öyle bir kaygısı da yoktur. Çizgiler her yöne doğru olabilir. Kâğıdın alanını istediği gibi kullanır. Bu yaşlarda çocukların çizdiği her şey kâğıt yüzeyinde, boşlukta uçuşurcasına yer alır. Yavuzer’e göre (1992) anlamsız karalamalar döneminde hesaplayamadığı kâğıdın sınırlarını belirgin şekiller çizdiği dönemde dikkate almaya başlasa ve kâğıdın sınırlarıyla orantılı şekiller çizse de gene ‘Karalama Dönemi’nde mekân kavramı oluşmuştur diyemeyiz.
Kâğıt üzerinde boşlukta uçuşurcasına dağınık çizgiler çizen çocukların mekânı algılamaya başladığını belirten ilk ipuçları ancak 4 yaşlarında görünür.

Orantı
Karalama yapan 2-3 yaş arası çocuklarındaki çizgiler gelişigüzel karalamalardan 4 yaşına doğru anlamı belirgin çizgilere dönüşmeye başlasa da gene de çizgileri belli bir nesneyi belirleyen çizgisel anlatımdan yoksundur. Doğal olarak bu yaşlardaki çocukların resimlerinde orantı kavramı söz konusu değildir.

2. ŞEMA ÖNCESİ DÖNEM ( 4 - 7 Yaş)
Çizgi
Erken çocukluk evresinin ortalarında dış dünya ile kurdukları ilişkilerinin zenginliğini çocukların çizgilerinde de izlenebilir. Bu dönemde çocuklar canlandırmak istedikleri nesne ya da kavramla düşünceleri arasında ilişki kurma kaygısını yaşamaya başladıklarından dolayı kendilerine özgü biçimler (bir insan tipi, bir ağaç tipi, bir kedi tipi) yaratmaya başlamıştır. Bunlar ilk benzetme çabalarıdır (San, 1979). 4 yaşlarında resimlerinde ‘çöp adam’ diye tanımlanan çizimler görülür.
Bir önceki yaşlara göre ayrıntı artmıştır. Özellikle de ilgi duydukları konular ya da figür çizimlerinde en ince ayrıntıyı bile gösterebilirler. Bütün çizimler önden olup üçüncü boyut gösterilmez. Hepsi yüzeysel görünümdedir. 6 - 7 yaşlarında insan çizimlerinde geometrik formlardan yararlanırlar.

Saydam (Röntgen) Resim
Bu yaşlarda çok rastlanan tipik bir özellikte röntgen (saydam) resimdir. Çocuklar gerçekleri olduğu gibi değil, düşündükleri gibi çizerler. İmge ile gerçeklik arasındaki ayrım henüz yerine oturmamıştır. Örneğin, bir evin içinin, duvarlar yokmuş gibi çizilmesi ya da hamile kadının karnındaki bebeğin de resimde gösterilmesi gibi (Yavuzer, 1992).

Resim:7

Resim:8

Resim:9

 Farklı Bakış Açıları
Gördüklerinden çok düşündüklerini çizen şema öncesi dönem çocukları, düşüncelerini kâğıda aktarırken birden çok bakış açısından yararlanırlar. Örneğin, hem kuş bakışı hem de karşıdan bakışla çizilen bir masanın üst kısmı kuşbakışı çizilirken, masanın bacakları karşıdan bakış açısıyla çizilmiş olur (Yolcu, 2004).

Resim :10


Renk
Resimleri, yalnızca çizgilerden oluşmaz, çizgilerin oluşturduğu biçimlerin iç kısımlarını da boyayarak yüzeyi renkle kapatabilirler.
Renkler gene canlı ve özgür kullanılsada biraz biraz gerçek nesnelerin renklerine bağlı kalınmaya başlanır. Her zaman gördüğü, aşina olduğu nesneleri gerçek renklerine sadık kalarak kullanır. Örneğin ağacın gövdesini kahverengiye, yapraklarını ve çimenleri yeşile, evin çatısını kırmızıya boyar. Ama kendi çevresinden uzak olan cisimlerde yine hayal gücünü kullanır ve renk tercihinde serbest davranabilir.

Resim:11

Resim:12


Mekân Algısı ve Perspektif
Çocuklarda bir önceki döneme (2 - 4 yaş karalama dönemi) göre mekan kavramı oluşmaya başlar. Daha önce çizdiği nesne ya da figür bir zemine oturmazken, çevresinde gördüğü her şeyin havada uçmadığını, bir yere bastığını algılamasıyla mekânı keşfeder. Bu mekân genellikle -şema öncesinin dönemin başlarında- kâğıdın alt kenarıdır. Çocuğun yapmak istediği her şey, yer çizgisi olarak kabul ettiği alt kenara sıralanır. Daha sonraları ise mekân, kâğıdı yatay olarak baştan sona geçen bir çizgi olur. Bu kez de her şey bu çizgi üzerine dizilmiştir (Abacı, 2000).


Kağıt yüzeyini planlı doldurma girişimleri 5 - 6 yaş civarında başlar. Nesnelerin görünmeyen yanları da gösterilerek yüzeye yapışmış gibi çizilir. Bu dönem çocukların mekân algılarında nesneler, üzerinde bulundukları düzleme dik olarak yer alırlar. 5-7 yaş arasındaki çocuklar, yuvarlak bir tepeye ev yada ağaç resmi çizerken, evi ve ağacı yer çekimine göre değilde, tepenin merkezine dikey olarak çizerler (Özer, 2000).



 
Orantı

4 – 5 yaşındaki bir çocuk, artık başa gövdeyi de ekleyerek insan figürünü çizerken başı, gövdeye oranla daha büyük çizebilir. Zamanla başın gövdeye göre daha orantılı hale geldiği görülür.






Önem verdikleri kişiler ya da nesneler, gerçekte ne olursa olsun her zaman büyük çizilir. Boy hiyerarşisi özelliği, çocukların önemsediği, sevdiği ve değer verdiği varlıkların, diğerlerine göre daha büyük ve resim yüzeyinin merkezi bir yerinde etkin bir biçimde ele alınması olarak tanımlanabilir (Yolcu, 2004).
4 yaşından itibaren 7 yaşlara doğru bilişsel gelişmeleriyle doğru orantılı olarak gördükleri nesneler arasındaki ilişki resimlerine de yansımaya başlar. Bir ağaç varsa dallarında meyve de vardır. Etrafında uçuşan kelebeklerde olabilir. Ya da evin çatısı vardır. Çatısında bacası, bacasında da duman vardır. Evin yanında insanlar ve araba olur. Kullandığı bu nesnelerin kendi içlerinde orantıları hemen hemen gerçeğe yakın olsa da, yan yana gelen farklı nesnelerin boyutları arasındaki ilişki gerçektekilerden çok uzaktır. Örneğin, çocuk, resminde kullandığı ev figürünü kendi içinde gerçeğe yakın orantıda çizilse bile, evle yan yana duran insan figürünü, ev ile aynı boyda
çizebilir. Ya da bir çocuk figürü bir apartmandan daha büyük ve uçuşan kelebekler gerçek hayatta olduğundan çok daha iri olabilir. Bu durum çocukların resimlerinde kullandıkları elemanları düzenlemelerinin bir parçası olarak değil de, ayrı ayrı düşündüklerini gösterir.



3. ŞEMATİK DÖNEM ( 7 – 9 Yaş)
Çizgi
Çocukların bilişsel gelişimlerine paralel kavram gelişimlerindeki ilerleme, onların çizimlerine de yansır. Kavram biçimleri netlik kazandıkça çizimlerinde kullandıkları semboller şemalara dönüşmeye başlar. İlköğretime başlanılan yaşlarda çocukların gerçeği aradığı ve gerçekliği yaptıkları çalışmalara yansıtmak istedikleri görülür. Ancak yeterli derecede gelişmemiş küçük kaslarından (el, bilek, parmak gibi) dolayı gördüklerini aynı ifade etmekte fazla başarı sağlayamazlar (Gürtuna, 2003).
Yoğun sanatsal etkinliklerin yaşandığı okul öncesi eğitiminin ardından İlköğretime gelen çocuk, birdenbire yaşantısında hiç olmamış bir olguyla, üstelik kuralları olan ve kurallara uymanın ölçülüp değerlendirildiği Resim-İş dersi olarak karşısına çıkan sanat ve sanat eğitimi ile karşılaşır. Çocuk için yaşantının bir parçasıyken okulla birlikte ders boyutuna indirgenen sanat, ifade etme aracının yazıya kaymasıyla çocukların gündeminden uzaklaşır. Ustaca hazırlanmış programlarla ve sanatçı duyarlığı olan eğitimcilerle, küçük yaşlarda yakalanan sanatsallık ile gerçeği yansıtma becerisi bir arada geliştirilmeye çalışılırsa, çocukların yaratıcı gücü kesintiye uğratılmadan sanat eğitimlerine devam edebilirler (Kırışoğlu, 2002).
Çocuk bu yaşlarda kişiliğini tanımlarcasına farklı bakış açıları geliştirir. Çizgilerinde önemli gördüğü ayrıntıları abartır, önemsizleri yok edebilir. Cinsiyetinin ilgi alanlarını çizgilerindeki ayrıntılarda görebiliriz. 7 yaşlarında cepheden ve durağan çizilen figürler, 9 yaşına doğru hareketlenir.

Renk
İlköğretime başladığında imgelerle düşünmekten uzaklaşıp gerçeğe yönelmeye başladığından nesnelerin gerçek renklerine sadık kalmaya özen gösterir. Resimlerinde kullandığı renkler, günlük yaşantısında gördüğü, olması gerektiğini bildiği nesne ve figürlere ait gerçek renklerdir. Örneğin şematik dönem çocuğu bir insanın yüzünü hiç yeşil yapmaz. Her zaman ten rengini kullanır. Ancak sevdikleri ve coşkularını ifade edebilecekleri renkleri de kullanmaktan kaçınmazlar.
Mekân Algısı ve Perspektif
Mekân olarak kullanılan yer çizgileri çoğalır, 2-3 plana çıkar. Yedi yaşlarında gök çizgiside eklenmeye başlar ve çocuk yerleştirmek istediği bütün nesne ve figürleri anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde bu plan çizgileri arasına koyar.
Nesne ve figürler bulundukları uzaklığa göre büyük-küçük çizilebilir. Ama hiç birisi, bir diğerinin önünde gösterilmez.

Orantı
7 - 9 yaşları arasındaki ilköğretime başlayan çocuk artık nesneler arasındaki ilişkiyi doğru vermeye çabalar. Bunda bir önceki döneme göre başarı sağlasa da, yine de bu durum, yakın ve uzak nesneler arasındaki orantıya yansımaz. 9 yaşına doğru geometrik formlardan yararlanarak oluşturduğu figürlerine, gördüğünü görselleştirmenin yanı sıra, düşündüklerini de ekler. İmge ile gerçekliği bir arada kullanır.

4. GERÇEKÇİLİK DÖNEMİ (9-12 Yaş)
Çizgi
9-12 yaşları arasında ergenlik öncesi döneme giren çocukların bilişsel gelişimleri halen fiziksel gelişimlerinin önündedir.
Çocukların ergenlik dönemine girmeye başladığı bu yaşlarda çocuk, sürekli değişim içindedir. Dolayısıyla sanat gelişimlerinde de farklılıklar oluşur. Somut
yaklaşımların ağır bastığı dönemde oldukları için gördükleri nesnelerin ve figürlerin boyutlarına, oranlara, renklere, perspektife ve cins ayrımına dikkat eder, bunları gerçeğe en uygun şekilde yansıtmaya özen gösterirler (Gürtuna, 2003).
Kurdukları yeni ilişkiler, öğrendikleri yeni bilgi ve deneyimler yaptıkları ve ürettikleri her şeyde farklı anlatımlar denedikleri görülür. Ne yazık ki, eğitim ortamının bilgiye ağırlık veren yaklaşımı, onların coşkun ve yaratıcı ifade yetilerine izin vermez. Burada gerçeğin tamamen taklit edilmeye çalışıldığı, yaratıcı ifadenin yok olma tehlikesi sanat eğitimcilerini zorlar.
Çocuk somut düşünme evresinden soyut düşünme evresine ilköğretim 6. sınıflarında geçmeye başlar. Bu durum kaybettiği imgelerle düşünme yeteneğini yeniden kazanmaya başladığını gösterir. Geometrik çizgilerden uzaklaştığı görülen çocuklar, artık çizgilerin özgünleştiği ve düşüncenin ifade biçimi olarak geri geldiği bir döneme doğru gidiyorlardır.

Renk

Betimledikleri dünyanın gerçekliğine körü körüne bağlı oldukları dönem 9 yaşından 12 yaşına dek uzun bir süreçtir. Bu süreç içinde renk kavramı gittikçe gelişir ve renkler resimlerinde anlam ve amaçlarına uygun şekilde yer alır.

Mekân Algısı ve Perspektif
9 - 12 yaşları arasındaki dönemlerinde Mekân duygusu bir önceki dönemden daha da gelişmiş olsa bile henüz üçüncü boyutu yaratma becerisine tam sahip olunamamıştır (Gürtuna, 2003). Buna rağmen yakında olanı büyük, uzakta olanı küçük çizerek perspektifin farkında olduklarının ipuçlarını verirler. Perspektifi anlamaları, mekânı boyut olarak algılamaları ile başlar. Mekân artık yer ve gök çizgisi değil, nesne ve figürlerin içinde bulundukları farklı bir boyuttur. Bu boyutta, yükseklik, derinlik, uzaklık, kısalık, öndelik gibi ilişkiler vardır.

Orantı
Araştırmacıların gerçeklik dönemi diye adlandırdıkları bu yaş dönemleri arasındaki çocuklar figür-nesne-mekân ilişkisindeki orantıları bilir fakat bunu küçük kas gelişimlerini tam olarak tamamlayamadıkları için uygulamakta biraz güçlük çekerler.

5. MANTIK (Görünürde Doğalcılık) DÖNEMİ (12-14 Yaş)
Çizgi

Çizgilerinde her türlü ayrıntıya inebilen bu dönem çocuğu, resimlerinde hareketi çok rahatlıkla verebilir. Özellikle bu döneme kadar giysiyi bir aksesuar olarak kullanan çocuk, giysiyi artık hareketin bir göstergesi olarak kullanır. Bükülen kol, üzerindeki giysi kıvrımların aldığı şekille daha da belirgindir. Aynı zamanla ifade etmek istediği duyguyu da çizgileri aracılığı ile yansıtma yeteneğini gösterir.
Renk
12 yaşından 14 yaşına kadar ki dönemlerinde ise renkleri gerçekte olduğu gibi kullanmayı bilirler. Yaratıcılık bu yaştaki çocuklarda yeniden kazanılmıştır. Bu güdüsel bir yaratıcılık değil, eleştirel düşüncenin getirdiği bilinçli bir yaratıcılık olduğundan, tasarımlarında farklı renk düzenlemelerini deneyip uygulayabilir. Mantık döneminde olan bir çocuk, rengi betimlemek istediği duygu ve düşüncesinin aracı olarak da kullanabilir.

Mekân Algısı ve Perspektif
13-14 yaşlarında bulunan bir çocuk, iki boyutlu yüzeyde (kâğıt üstünde) mekânın üç boyutlu yönünü, uzak yakın (Perspektif) ilişkileri, nesnelerin boşluk içindeki yerlerini gerçeğe uygun olarak gösterebilmeyi başarır. Işık, gölge ve rengi mekânı belirtme aracı olarak kullanma bilinç ve bilgisine sahiptirler.

Orantı
Çocuk iyi bir sanat eğitimcisinin yönlendirmesiyle artık nesne ve figürlerin hem kendi içinde hem de birbirleriyle olan orantılarını doğru biçimde çizebilir duruma
gelmiştir. Ayrıca her elemanı, resminde bir anlam ifade edecek biçimde mekânla ilişkilendirebilir.
14 yaşından sonra gerçeği olduğu gibi taklit edebilme yetileri nesne ve figürlerin kendi içindeki orantıları, bunların birbirleriyle ve mekân ile orantılarını gerçeğe uygun biçimde çalışmalarında yer alır. Bilinçli olarak orantılar üzerinde oynayarak değişik düzenlemeler tasarlayarak yaratıcı düşüncelerini rahatlıkla ortaya koyabilirler. Duygu ve düşüncelerin anlatmak için farklı teknik ve yöntemlerden yararlanabilirler. Gerçek anlamda sanat eğitimi alabilecek durumdadırlar.