Çizgi
Çizgi, tarihte insanoğlunun ilk anlatım aracı olmuştur. İlk
insanların iletişim ve duygu ifadesi olan resim dilinden sonra seslerin
sembolik işaretleri olan yazı çizginin en güzel örneğidir. Çizgi yaşantımızın
her alanında, çevremizde varlığını sürdürür. Bazen giydiğimiz elbisenin
deseninde, halının motiflerinde bazen de ağaçların gövde ve dallarında,
parkları çevreleyen duvarlarındaki parmaklıklarda karşımıza çıkar.
Sanatın vazgeçilmez elemanlarından olan çizgi, yüzey sanatı
öğesi olarak, uzunluğuna oranla kalınlığı çok az olan bir şerit anlamını taşır.
Dolayısıyla kalın bir fırçayla bir yüzey üzerine vurulacak uzun bir boya
darbesi bile resim sanatında çizgi olarak değerlendirilir.
Çizgi kalın olabilir, ince
olabilir, uzun ya da kısa olabilir, zikzaklı, dalgalı, spiral, birbirini kesen,
karmaşık olabilir. Çizgi etkisi yaratacak her şekilde olabilir. Çizgiyi genel olarak düz çizgi ve eğri
çizgi olarak ikiye ayırabiliriz. Düz çizgiler hangi düzen ve ilişkiler içinde
olurlarsa olsunlar statik, hareketsiz çizgilerdir. Düz çizgilere bakan göz
hiçbir kırılmaya, iniş çıkışa, dalgalanmaya takılmadığı için, bir durgunluk,
durulma, yerleşme etkisi altında kalır. Özellikle de bu çizgiler dikey ve yatay
olarak doksan derecelik açı oluşturacak biçimde düzenlenmişlerse, bu
hareketsizlik, statizm duygusunu büsbütün kuvvetlendirir. Eğer düz çizgiler
kesik, zikzak, birbirini kesen çizgiler olarak düzenlemede bulunuyorsa
durağanlık yerini harekete bırakır.
Düz çizgilerin durağanlık
etkisine karşılık eğri çizgiler eğrilikleri arttıkça
(eğri-dalgalı-dairesel-spiral), dinamizm, hareket duygusunu uyandırırlar.
Hareket düzlükten, kararlılıktan kurtulup eğriliğe, eğrilip bükülmeye, boyuna
yer, mekân değiştirmeye yönelmek olduğuna göre, eğri çizgilerde sürekli
kıpırdanma, hareketlenme etkisini uyandırırlar.
Çizgi ile renk alanları
sınırlanır. Çizgilerin nesnelerin biçimini belirtecek şekilde sıklaşıp
seyrekleşmesi ya da kıvrımlanması ile biçimlere hacim kazandırılır. Doku etkisi
yaratılır, tonlama yapılır ve perspektif etkisi yaratılır.
Çizgi, karakterine göre
kompozisyon içinde farklı etkiler yaratır. Kalın ve ince çizginin, uzun ve kısa
çizginin, düz ve kıvrımlı çizginin, yoğun ve seyrek kullanılmış çizgilerin
v.b.etkileri aynı değildir. Birbirlerinden farklı karakterde olan çizgilerin,
birbirlerine göre karşıtlık etkileri vardır. Özelliklede çok kullanılan
çizgilerin yanında, daha az kullanılan çizgi hemen fark edilir. Bunun yanı sıra
kalın çizgiler her zaman yanındaki ince çizgilere göre daha belirgin, daha
dikkat çekicidirler. Bunlar kompozisyonda öndelik etkisi yaratırlar.
Birbirlerine çok yakın olarak kullanılan çizgiler kompozisyonda koyu alanlar
yaratırken, seyrek olarak kullanılan çizgi grupları daha açık ton etkisi
yaratırlar.
Çizgiyi türlü materyaller
kullanarak elde edebiliriz. Her türlü kalem çeşitleri, fırça, tarama uç, tahta
uç ve parmak ile sonsuz çizgi türleri oluşturulabilir. Ayrıca üç boyutlu
çalışmalarda tel, ip gibi malzemelerle de çizgi etkisi yaratılır.
Kompozisyon (Düzenleme)
Duygu ve düşüncelerimizi ifade
ederken bir takım anlatım elemanlarından yararlanırız. Bunlar sözel anlatım
elemanları sözcükler, müziğe ait elemanlar notalar ve sesler ya da konumuz olan
görsel anlatım elemanları olan nokta, çizgi, renk ve doku olabilir. Bu anlatım
elemanların bazı ilkeler doğrultusunda bir düzlem (iki boyutlu) ya da mekânda
(üç boyutlu) şekil-zemin ilişkisi oluşturacak halde bir arada kullanılmasına
kompozisyon (düzenleme) denir. Kompozisyonun oluşturulduğu iki ya da üç boyutlu
düzlem parçasına zemin denir. Zemin
üzerindeki düzenli ya da düzensiz her biçim şekil etkisi yaratır.
RENK
Renklerin kaynağı ışıktır. Işık
olmadan rengi düşünmek imkânsızdır. Her nesnenin kendine göre bir ışık yansıtma
biçimi vardır. Nesneler kendilerine gelen bazı ışınları emerler, bazılarını da
yansıtırlar. Böylece renkler ışığa ve neneyi oluşturan maddelere göre
değişirler.
Renk üç ana karakterde bulunur.
Bunlar rengin doygun hali, rengin saflık derecesi ve rengin tonudur. Doygunluk
renge adını veren durumudur. Örneğin kırmızı rengi ele alırsak, bordo ve pembe
diye adlandırdığımız renklerde kırmızının açık ve koyu hali olmasına rağmen
kırmızı olarak adlandırılmazlar. Kırmızı
olarak düşündüğümüz durumda renk doygun halindedir. Rengin doygun hali en fazla
çevrelerini ve diğer renkleri etkilerler.
Rengin saflık derecesi, o rengin
doygun halinin şiddetinin yüksek ya da düşük olmasıyla ilgilidir. Gene
kırmızıyı örnek alırsak, pembe kırmızının doygunluğunun düşük olduğu halidir.
Yani pembe içinde doygun kırmızı oranı düşüktür. Bir rengin şiddetini kırmak
için nötrlerle yani siyah, beyaz ya da grilerle karıştırmak gerekir. Bir rengin
şiddetini dengelemek için de o rengi tamamlayıcısı olan renk (zıt renk) ile
karıştırarak kullanmalıdır. Örneğin, mavi ile turuncu birbirini tamamlayan
renklerdir. Bu iki rengi eşit ölçüde karıştırmak ile her iki rengi de
dengelemiş oluruz.
Ton ise rengin ışık değeri ile
ilgilidir. Her rengin beyaza doğru açıldıkça parlaklaşan, siyaha doğru
yaklaştıkça koyulaşan kademeleri vardır. Bir rengin koyudan açığa kadarki her
kademesine ton denir. Renk tonlarının açıklık koyuluk derecelerine de değer
(ton değeri, valör) denir. Değer bir
rengin tonunun yansıttığı ışık miktarıdır. Örneğin, kırmızının pembeden bordoya
kadar değişik tonları vardır. Her kırmızı tonunda beyaz ile siyah arasında bir
ton değeri yani valörü bulunur.
Renklerin Sınıflandırılması: Boya renkleri özelliklerine ana
renkler, ara renkler ve grileşmiş renkler ve nötr renkler diye sınıflandırılır.
Akılda kolay kalmaları için renkleri bir üçgen üzerine yerleştirerek anlamaya
çalışalım.
Ana Renkler: Renk
üçgeninin köşelerinde gösterilen KIRMIZI, SARI ve MAVİ renkleridir. Saf haldeki
renkler olup karışım yolu ile elde
edilemezler. Kendi aralarında birleşip başka renkleri yaparlar.
Ara Renkler: İki
ana rengin karışımından elde edilen TURUNCU,
YEŞİL ve MOR renklerdir. Ana renkler renk üçgeninde, üçgenin
kenarlarında gösterilir.
Nötr renkler: Siyah, beyaz ve siyah ile beyazın oluşturduğu grilere
nötr renkler diyoruz.
Renklerin Birbirlerine Göre Durumları: Renklerin bir arada bulunuşlukları çeşitli
etkiler oluşturur. Renkli kompozisyonlarda (düzenlemelerde) renklerin
birbirlerine göre etkilerinden yararlanılır.
Yakın Renkler: Renk
üçgeninde yan yana gelen renkler birbirine uyum gösteren renklerdir. Bir ana
renk ve yanındaki bir ara renk de yakın renk grubu oluşturulabilir. Bu renkler
ister üçlü ister ikili gruplar halinde bir araya geldiklerinde birbirlerini ne
ön plana çıkarırlar, ne de birbirlerinin renk etkilerini bastırırlar
Uzak Renkler: Renk
üçgeninin köşelerinde bulunan üç ana renk uzak renkleri oluştururlar. Bu
renkler birbirleriyle yakınlık kuramadıkları gibi, birbirlerini
tamamlayamazlarda. Karışım renkleri olan yeşil, mor ve turuncu, renk üçgeninde
birbirlerinden uzak kalsalar da, karışımları içinde bulunan ana renklerin
etkisinden dolayı uzak renklerden kabul edilmezler.
Tamamlayıcı (Zıt)
Renkler: Tamamlayıcı renkler renk üçgeninde birbirine zıt (karşıt) olan
renklerdir. Bir ana rengin tamamlayıcısı, diğer ana rengin karışımı olan ara
renktir. Buna göre kırmızı ile yeşil, sarı ile mor ve mavi ile turuncu
birbirlerinin tamamlayıcısı olan renklerdir. Bu renkler birbirlerinin karşıtı
olduklarından bir araya geldiklerinde birbirlerinin etkisini arttırırlar. Birbirlerini
daha dikkat çekici duruma getirirler.
Soğuk ve Sıcak
Renkler: Renklerin psikolojik etkileri, insanlarda sıcak ve soğuk etkiler
oluşturur. Sıcak renkler (sarı) ışığın,
(kırmızı) ateşin ve (turuncu ve kırmızı) güneşin, sıcağın renkleridir. İnsanların içinde devinim ve canlılık
uyandırırlar. Hava içindeki titreşimi kuvvetli olan renklerdir. Bu nedenle soğuk renklere oranla uzaktan daha
kolay fark edilirler.
Soğuk
renkler, (mavi) havanın, denizin, (yeşil) çimenlerin, yaprakların (mor) atmosferin
erittiği uzakların rengidir. İnsanda dinginlik hissi uyandırırlar. Dinlendirici
etki yaratırlar. Hava içindeki titreşimleri zayıf olan renklerdir. Uzaktan
kendilerini belli etmeleri, ön plana çıkmaları daha zordur.
İçinde
mavi, yeşil ve mor renk bulunduran her renk soğuk; içinde kırmızı, sarı ve
turuncu bulunduran her renkte sıcak kabul edilir. Ama bazı soğuk renklerin
sıcak tonları da vardır. Örneğin karışım rengi olan yeşilin içinde sarı oranı
yüksekse yeşil sıcak, mavinin oranı sarıya göre fazla ise yeşil soğuk renk
etkisindedir.
Bir
düzenlemede (kompozisyon) sıcak ve soğuk renkler aynı oranda kullanıldığında,
gözü yorar ve tırmalarlar. Bu nedenle yapılan çalışmalarda ya sıcak renklerin,
ya da soğuk renklerin ağırlıklı olarak kullanılması gerekir. Yani sıcak ya da
soğuk renklerden oluşan bir renk atmosferinin yaratılması gerekir. Buna karşın diğer renk grubunun da aynı
düzenleme içinde daha az oranda yer alması sağlanmalıdır. Bu genelde bir renk
grubunun yakın renklerle birlikte oran olarak baskınlığı ve bunların tamamlayıcı
(zıt) renginin de diğer renk grubundan daha az olarak kullanımıdır. Böylece
sıcak ve soğuk renklerin aynı oranda yan yana gelişinin getirdiği göz
tırmalayıcı atmosferden sakınılmış, aynı zamanda da tamamlatıcı (zıt) rengin kontrast, dikkat çekici özelliğinden de yararlanılmış
olunur.
Beyaz,
sıcak renklerin yanında soğuk; soğuk renklerin yanında ise sıcak renk etkisi
yaratır. Bir düzenlemede (kompozisyon) Çok az oranda da olsa beyaz ve siyah
renklere de yer verilir.
Renk Uyumları (Armoni): Bir kompozisyonda (düzenleme)
kullanılan renkler arasında birbirine
yakın, açık ve koyu ya da karşıt (tamamlayıcı) renklerin oluşturduğu birlikteliğe
renk uyumu (armoni) denir.
Yumuşak Renksel Uyum: Kompozisyonda
birbirlerinin etkilerini arttırmayacak, aksine sönükleştirecek renklerin bir
arada kullanılmasıyla oluşan renk uyumlarıdır. Renk üçgeninde yan yana gelen ikili (Mavi-mor, kırmızı-turuncu
gibi) ya da üçlü renk grupları (mor-kırmızı-turuncu gibi) ve üç karışım rengi (turuncu-mor-yeşil)
ile yapılan renk uyumlarıdır.
Çok Renklilik Uyumu
( Benzersiz Renkler Uyumu) : Uzak renklerle genellikle üç ana renkle
(kırmızı-mavi-sarı) oluşturulan renksel uyumdur.
Tamamlayıcı (Zıt)
Renkler Uyumu: Renk üçgeninde her ana rengin karşısında bulunan ara renk
birbirinin tamamlayıcısıdır. Buna göre kırmızı ile yeşil, mavi ile turuncu, sarı
ile mor birbirlerinin tamamlayıcı (zıt) renkleridir. Bunlar arasında yapılan
renk uyumuna tamamlayıcı renkler uyumu denir.
İki zıt doygun renk yan yana bulunduğunda etraflarını
(herbiri) kendi karşıtı ile renklendireceğinden her iki renk daha canlı, daha
doygun renk görünümü kazanacaktır. Örneğin kırmızı, tamamlayıcısı olan yeşille
yan yana geldiğinde, hem kırmızı hem yeşil daha doygun hale gelirler. Tamamlayıcı
renkler renkçi ressamların tercih ettikleri bir renk uyumudur.
Anlatımda vurgu elemanı olarak tamamlayıcı renk uyumunun
yarattığı dikkat çekici etkiden yararlanılabilinir. Örneğin, yemyeşil bir
çimenlikte oynayan çocuklardan birisinin elbisesi kırmızı olursa, o çocuk hemen
seçilir. Yeşil atmosfer, az oranda bulunsa bile kırmızıyı öne çıkartacaktır.
Aşağıdaki resim 53 de görüldüğü gibi mavi ve mavinin yakın rengi morun farklı
tonlarda kullanımı ile mavi rengin tamamlayıcısı olan turuncu ara rengin daha
az oranda kullanımı turuncu rengi dikkat çekici duruma getiriyor.
Renklerin İnsanlar
Üzerindeki Etkileri
Renk duyguların temsilcisidir. Coşkuyu, dinginliği, kaosu,
duygu karmaşasını, ifade etmenin başında gelir. İnsanlar duygularını çeşitli
yollardan ifade ederken rengin özelliklerinden yararlandıkları gibi, belli
renge sahip mekânlar da insanlar üzerinde farklı duygular yaratır.
Kırmızı,
duyguları coşturucu bir renktir. Çekici kuvveti en fazla olan renktir. Etrafını
etkiler. Kırmızı giyen bir insan, birçok kişi arasından hemen seçilir. Kırmızı
mücadeleyi, hırsı, cesareti, canlılığı, aşırı isteği temsil eder.
Mavi, soğuk ve
sakin bir renktir. Soyluluk ve dürüstlüğü temsil eder. Mavi renkli ortamlar
insanda karar verme yetisini artırır, yaratıcı düşüncelerin açığa çıkmasını
sağlar.
Yeşil, ümidi,
hayatı ve canlılığı, dinginliği temsil eder. Her insan dönem dönem doğanın
içinde olmak gereksinimi duyar. Yeşilin çok kullanıldığı iç mekânlar bile insan
üzerinde sakinleştirici, yatıştırıcı bir etki yaratır. Yeşil renk gri ile
karıştırılınca tembellik, sarı ile karıştırılınca canlılık etkisi yaratır.
Çalışma ortamlarında grileştirilmiş yeşil renkten kaçınmak gerekir.
Sarı, canlı ve
neşeli bir renktir. Parlak sarı renkli ortamlar kan dolaşımı üzerinde olumlu
etki yarattığından, insanların pozitif düşünmesine etki eder. Gri ile
karıştırılınca etkisini kaybeder.
Turuncu,
hareketi, canlılığı, yaşama isteğini doğuran bir etkisi vardır. Kahverengiye
doğru gittikçe hareket etkisini kaybeder sükûnet vermeye başlar.
Mor, zenginliği
ifade eder. Mekânda belli yerlerde mor
kullanılması coşku ve keyif yaratırken, geniş mor alanlar insanda hüzün,
melankoli, umutsuzluk ve pişmanlık yaratır.
Beyaz, içtenliği, saflığı, masumiyeti, temizliği
çağrıştırır. Beyaz mekânlar insanda ferahlama duygusu yaratır.
Siyah,
ciddiyeti, ağır başlılığı, durgunluğu, şiddeti, kederi temsil eder.
Dekorasyonda küçük yüzeylerde kullanıldığında mekâna canlılık ve hareket
getirir.
Gri renk olgunlu,
temkinli ve rahatlığın simgesidir. Grinin yanına gelen canlı renkler grileri
renklendirir. Örneğin Kırmızı yanında gri yeşillenir, yeşil yanında gri
kızarır. Her renk gri yanında etken, gri ise edilgen durumdadır. Gri ağırlıklı
bir ortamda kullanılan diğer canlı renk seçiminizle arzu ettiğiniz
yaratılabilir.
DOKU
Doku diye adlandırılan yüzey yapısı, sahip oldukları nesnelere baktığımızda
ya da nesnelerin yüzeyinde elimizi gezdirdiğimizde dokunma duyumuzla
algıladığımız homojen pütürler, girinti ve çıkıntılardır. Dokuyu nesne
yüzeyinde dokunma ve görme duyularımızla algılayabildiğimiz gibi yalnızca
dokunma duyumuz da dokuyu kavramamıza yeterli olur. İlle de görmemiz gerekmez.
Ancak bazı yüzeylerde elimizi gezdirirken hissettiğimiz sıcak ya da soğuk etki
ya da kaygan yüzey etkisi doku değildir. Doku olabilmesi için mutlaka nesne
yüzeyindeki pütürlülükleri, kabartıları görme ve dokunma duyularımızla
hissetmemiz gerekir. Ancak kumaşın üzerindeki desenler doğal doku olarak kabul
edilemez.
Dokuların Sınıflandırılması:
Dokular doğal ve doğal olmayan
dokular diye ikiye ayrılır.
Doğal Dokular: Nesnelerin
kendi doğal dokularıdır. Doğrudan nesnenin kendisine dokunulduğunda ya da
bakıldığında fark edilir. Portakalın kabuğu ya da bir ağacın gövdesi doğal
dokulara örnektir.
Yapay Dokular:
Nesnenin kendi yüzeyinde oluşan gerçek dokuların yanı sıra yapay olarak oluşturulmuş
dokularda vardır. Bir sanatçının yapıtının yüzeyine fırça darbeleri ve spatüla
kullanarak boya sürüşü, kazıma ile oluşturulan yüzeyler ya da camların
üzerindeki kabartma şekiller izleyende doku etkisi yaratır. Ancak bunlar
nesnenin kendi dokusu olmadığından yapay dokular olarak adlandırılır.
Nesnel ve Görsel
Dokular: İster doğal doku olsun, ister yapay doku eğer onu dokunma
duyumuzla algılayabiliyorsak, yani nesnenin kendisine dokunarak bu dokuları
hissedebiliyorsak bunlara nesnel doku diyebiliriz.
Birde yalnız görme duyumuzla algılayabileceğimiz dokular
vardır. Bir dergi sayfasındaki resimde bulunan bir nesnenin doğal dokusunu
görme duyumuzla fark edebiliriz. Ama elimizi dergi sayfasının üstünde
gezdirdiğimizde yalnızca kâğıdı algılarız. Ya da dokulu bir yüzey üzerine
kâğıdı koyarak, pastel boyayı bastırarak kâğıdın üzerine sürdüğümüzde, alttaki
doku, kâğıda geçer. Bu yolla kâğıda transfer ettiğimiz nesnel dokuları da ancak
görme duyumuzla algılayabiliriz. Dokunma duyumuzla algılayamadığımız, yalnızca
görme duyumuzla algıladığımız dokuları da görsel dokular diye adlandırmakta
sakınca yoktur kanısındayım.
Dokuların
Perspektif Etkisi
a) Dokunun Kendi Etkisi: Nesnelerin
sahip oldukları doğal dokular kuşkusuz ki nesneden nesneye farklılık
gösterir. Bazı dokular sert (kaba),
bazıları orta serlikte, bazıları da yumuşak dokuya sahiptirler. Bunların her
birinin etkisi farklı olur. Nesnenin yüzeyindeki homojen büyük alanlı
pürüzler, derin girinti ve çıkıntılar o
nesnenin sert (kaba) dokuya sahip
olduğunu gösterir. Sert (kaba) dokular nesneye uzaktan bakınca da kendini
gösterir. Bundan dolayı sert (kaba)
dokulu cisimler olduklarından daha yakın görünürler, kompozisyonda öndelik
etkisi yaratırlar. Pürüzlerin küçük ve birbirine yakın, çıkıntıların yüzeyden
fazla yüksek olmadığı dokulu yüzeyler ise bunun tam tersini oluştururlar.
Yumuşak dokuya sahip nesnelerin dokuları uzaktan fazla dikkat çekmediği için
onlar oldukları durumdan daha uzak görünürler. Bir kompozisyonda (düzenlemede)
kullanıldıklarında arkadalık etkisi yaratırlar. Orta sertlikte dokular sert
(kaba) dokuya göre arkadalık, yumuşak
dokuya göre öndelik etkisi yaratır.
Burada sözü edilen sert (kaba) doku ya da yumuşak doku ve
yarattıkları öndelik arkadalık etkisi nesnelerin sahip olduğu madde ile ilgili
değildir. Yukarıdaki iki farklı dokuya sahip plastik yüzey ve duvar örneğinde
olduğu gibi sert ya da yumuşak doku, tamamen dokunun özelliğinden kaynaklanır.
Yumuşak bir madde olan plastiğin sert (kaba) dokuya, sert bir yüzey olan duvar
ise yumuşak dokuya sahip olabilir.
b) Dokulu Malzemenin Renk Etkisi: Her
nesnenin sahip olduğu dokulu bir yüzeyi olduğu gibi o nesne bir renge de
sahiptir. Renkler konusunda değinildiği gibi sıcak ve soğuk renklerin öndelik
(yakın) – arkadalık (uzak) etkileri olduğunu biliyoruz. Genel olarak kırmızı,
turuncu ve sarı yani sıcak renklere sahip olan dokulu nesneler olduklarından
daha yakın görünürler. Bir kompozisyonda (düzenlemede) kullanıldığında öndelik
etkisi yaratırlar. Aynı şekilde mavi, mor ve yeşil renklere sahip dokulu
nesneler olduklarından daha uzakta görünürler. Kompozisyon (düzenleme)
içerisinde arkadalık etkisi yaratırlar.
c) Dokulu Malzemenin Yüzey Etkisi: Nesneler
doku ve renge sahip oldukları gibi nesne mat ya da parlak yüzeylere de
sahiptirler. Parlak yüzeyler kompozisyon içerisinde öndelik, yakınlık etkisi,
mat yüzeyler ise uzaklık, arkadalık etkisi oluştururlar.
d) Karşıtlık Etkisi: İki farklı doku
türü (sert ve yumuşak doku) bir arada bulunduğunda birbirleriyle karşıtlık
oluştururlar ve fazla kullanılan diğer az kullanılan doku türünü belirgin hale
getirir. Bir kompozisyonda eğer izleyenin dikkatini kompozisyonun belli bir
bölümüne çekmek yani yönlendirme yapmak isteniyorsa, bu etkiden
yararlanılabilir. Sert (kaba) dokuların ağırlıklı kullanıldığı kompozisyon
içinde yumuşak dokulu yüzeyler belirginleşir veya yumuşak dokulu yüzeylerin
arasında alan olarak daha az yer kaplayan sert (kaba) dokulu yüzeyler hemen öne
fırlarlar.
Değişik
doku türleri kullanarak oluşturulacak kompozisyonda önde ve arkada ya da başka
bir değişle yakın ve uzak etkileri yaratılabilir. Bu etkileri yaratırken
dokuların sert yada yumuşak olmasından, renklerin sıcak ve soğuk
özelliklerinden ve yüzeylerin parlaklık ya da mat özelliğinden yararlanılır.
Sert (kaba) dokular, sıcak renkler ve parlak yüzeylerle öndelik (yakın) etkisi,
yumuşak dokular, soğuk renkler ve mat yüzeylerle de arkadalık (uzak) etkisi yaratılır.
Kaynak:
Oya ABACI, Temel Sanat Eğitimi, Morpa Kültür Yayınları
Çizgi doku kolaj doku
Kaynak:
Oya ABACI, Temel Sanat Eğitimi, Morpa Kültür Yayınları
anlatım çok güzel fakat renkler çok göz yoruyor
YanıtlaSilben hamza
YanıtlaSilIch bin Mehmet
SilAdam gibi adam Hamza , Sunum çok iyi.
YanıtlaSilGüzel bilgiler, teşekkürler
YanıtlaSil31
YanıtlaSil